Hazreti Yusufa Kurulan Tuzak
Hz. Yusuf'a Kurulan Tuzak ve "Şer İttifakı"
Kuran'ın 12. suresi olan Yusuf Suresi'nde Hz. Yusuf'un çocukluğundan başlayarak hayatı anlatılır. Hz. Yusuf çocukluğundan itibaren birçok güçlükle karşılaşmış, ancak sabrı ve tevekkülü ile daima insanlara örnek olmuştur. Bu surede ilk olarak Hz. Yusuf'un gördüğü bir rüya bildirilir:
Hani Yusuf babasına: "Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm" demişti. (Yusuf Suresi, 4)
Hz. Yusuf'un babası Hz. Yakup ise oğlunun bu rüyasını yorumlamış ve şöyle demiştir:
Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakup ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Yusuf Suresi, 6)
Kuran'da Hz. Yusuf'un ailesi hakkında verilen çok önemli bir bilgi kardeşlerinin ona olan düşmanlıklarıdır. Hz. Yusuf'un güzel ahlakının, samimiyetinin ve imanının farkında olan ve ona karşı çok büyük bir kıskançlık duyan kardeşlerinin, ona bir kötülük yapabileceklerinin farkında olan Hz. Yakup, Hz. Yusuf'u kardeşlerine karşı şöyle uyarmıştır:
(Babası) Demişti ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." (Yusuf Suresi, 5)
Duydukları şiddetli kıskançlık nedeniyle Hz. Yusuf'u öldürmeye karar veren kardeşlerinin aralarındaki konuşmalarda dikkati çeken ise yaptıkları çok kapsamlı plandır. Kendilerini "birbirlerini pekiştiren bir topluluk" olarak tanımlamışlar, yani bir ittifak oluşturmuşlar ve birçok ayrıntıyı düşünüp, birlikte Hz. Yusuf'a bir tuzak kurmuşlardır. Aralarında geçen konuşmalar Kuran'da şöyle bildirilir:
Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. Onlar şöyle demişti: "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir. Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki, babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz." İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın." (Yusuf Suresi, 7-10)
Ayetin başında Hz. Yusuf ve kardeşlerinde ibretler olduğu bildirilmektedir. Öyle ise her mümin bu konu ile ilgili ayetleri okurken ibret almak, hikmetleri fark edebilmek, bu ayetlerden sonuç çıkararak kendi hayatında bunları göz önünde bulundurmak durumundadır. Örneğin kardeşleri, Hz. Yakup'un Hz. Yusuf'a olan sevgisini kıskanmakta ve hatta bu kıskançlıkları kardeşlerini öldürmeyi düşünebilecek kadar ileri gitmektedir. Ayrıca dikkat edilirse, Hz. Yusuf'un kardeşleri salih bir mümin aleyhinde tuzak kurmak için bir "şer ittifakı" oluşturmakta ve güçlerini birleştirmektedirler. Tuzaklarının amacı ise müminleri, yani Hz. Yusuf ile Hz. Yakup'u ayırmak ve kendisinde bazı üstün özellikler bulunduğunu anladıkları kardeşlerini öldürmektir.
İnkar edenlerin salih müminler aleyhinde biraraya gelerek yaptıkları işbirliği tarih boyunca sık sık tekrarlanmıştır. Her dönemde kötü olanlar birleşerek, iyilere zarar vermek, onların hayır üzere yaptıkları çalışmalarını engellemek, onları yurtlarından çıkarmak ve hatta öldürmek için ittifaklar kurmuşlardır. Ancak Allah her defasında onların tuzaklarını bozmuş, ittifaklarını da darmadağın etmiştir. Hz. Yakup ile Hz. Yusuf'un birlik içinde hareket etmeleri ve Hz. Yakup'un, oğullarının bu şer ittifakına karşı Hz. Yusuf'u uyararak destek olması bu konuda çok güzel bir örnektir.
Şer İttifakının Oluşturduğu Sahte Deliller
Ayetlerin devamında, kardeşlerinin yaptıkları plan gereği Hz. Yusuf'u kuyuya atmaya karar verdikleri bildirilir. Bu planlarını uygulayabilmek amacıyla da Hz. Yusuf'u oyun oynamaya götürmek için babalarından güçlükle izin alırlar. Gittikleri yerde Hz. Yusuf'u kuyuya bırakırlar. Hz. Yusuf kuyuya bırakılmak üzereyken Allah ona şöyle vahyetmiştir:
Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken, bu yaptıklarını haber vereceksin." (Yusuf Suresi, 15)
Hz. Yusuf'u kuyuya attıktan sonra eve dönen kardeşleri, olan bitenleri babalarına şu şekilde aktarırlar:
Dediler ki: "Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin." Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. "Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır." (Yusuf Suresi, 17-18)
Allah bu ayetleriyle, Hz. Yusuf'un kardeşlerinin kötülük yapmadıklarına babalarını inandırabilmek için her türlü ayrıntıyı düşünüp, sahte delil dahi oluşturduklarına dikkat çekmektedir. Münafıklar ve inkar edenler de bir Müslümana tuzak kurarlarken yalandan, iftiradan hiç çekinmez, sahte delil oluşturmayı da asla ihmal etmezler. Yusuf'un kardeşleri de bu sahte delili oluştururken babalarını doğru söylediklerine ikna etmeyi hedeflemektedirler. Ancak Hz. Yakup'un tavrından da anlaşılacağı gibi, müminler inkarcıların tuzaklarını hemen sezer ve sahte delillere asla itimat etmezler. İnkar edenlerin müminler aleyhinde uydurdukları yalanlara sadece kendileri gibi inkar edenler inanırlar.
Kaynak : Harun YAHYA