Wittgensteinin dönemi
Dili kullanma ve anlama, insanları sıradan nesnelerden ve diğer canlılardan ayıran bir özelliktir. Bu iç yaşamımızın da özünü oluşturur. Felsefe tarihinde dilin öneminin anlaşılmasında Ludwig Wittgenstein'ın sorduğu soruların önemi büyüktür. Wittgenstein birçok kimsenin sormaya değer görmediği soruları, aynı Newton'un gezegenlerin neden başka yönlere fırlayıp gitmediklerini, taşların
bırakılınca neden düştüklerini sorduğu gibi sormuştur. Daha önceleri Locke'un ve Leibniz'in de bu konuda çalışmaları vardır. Ayrıca Frege ve Russell'ın çalışmaları da Wittgenstein'a temel oluşturmuştur; fakat ondan önce felsefe tarihinde hiç kimse "dili" konunun merkezine onun gibi koyamamıştır.
Wittgenstein ilk dönemindeki "Tractacus" adlı eserinde Dünya'yı resimleyen ideal bir dil tarifi yapmaya çalışmıştır. Bu eserinde Wittgenstein, Dünya üzerinde söylenenleri çözümlersek, bunları, şeylerin isimleri olan sözcüklere indirgeyeceğimizi ve tümcenin sözcükleri arasındakurulan ilişkinin de, dünyadaki şeyler arasında bulunan ilişkiyi karşılayacağını düşünür. Bu yolla tümce dünyayı resimleyebilmektedir.
Wittgenstein ilk eserinde, bütün felsefe sorunlarını çözdüğünü sanmaktadır. Fakat ilerleyen yıllarda Wittgenstein Tractacus'dan rahatsızlık duymaya başlar. Wittgenstein'ın ikinci döneminde dilin resimleme görevi yerine, dil bir alet olarak görülecektir. Dil bu dönemde sosyal bir olay, bir etkinliktir. Wittgenstein'ın birinci dönemine ters olan bu döneminin ilk dönemiyle ortak yanı; dilin yine merkezde olması, felsefenin dil felsefesi bağlamında ele alınmasıdır. Wittgenstein birbirine zıt her iki dönemiyle de çok taraftar toplayan ender felsefecilerden biridir.
Wittgenstein ikinci döneminde dilin, ilk dönemde sandığından daha fazla şeyler ifade edebildiğini gördü. Bize göre dilin becerileri ve bizi ulaştırabildiği noktalar, O'nun bu döneminde sandığından da fazladır. Bu konuya bundan sonra yazacağımız bir kitapta daha detaylı yer vermeyi düşünüyoruz. Allah'ın insanlara çok özel armağanı olan dilin önemine dikkat çekilmesi açısından bu çalışmalar takdire değerdir.
Thomas Hobbes'un “Leviathan” adlı eserinde söylediği gibi: "Bütün icatlar içinde en soylu ve yararlı olanı, isimler ya da isimlendirmelerden ve onların bağlantısından oluşan konuşmadır."