Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
Aşkın bir varlığa bağlı olarak tutum ve davranışlarını ayarlama ihtiyacı duymuştur. Kendisinin eksik bir varlık olduğunun bilincine varışı, daha iyiyi, daha mükemmeli düşünebilme yeteneğine sahip bulunuşu ona, ister istemez, aşkınlığa açılma imkanı sağlamaktadır. Bu ihtiyaçda beraberinde din eğitiminin önemini ortaya koymaktadır. Din eğitimi de muhatabını (insanı) anlayabilme zorunluluğu içerisindedir. İnsanın merkezileşmesi bu noktada önem kazanmaktadır. Din eğitiminin bulunmadığı ülkelerde din öğretimi gereği gibi yapılamadığından, dinin aslı öğretilmediği için, çok defa dine aykırı fikir ve inanışlar, din adına gizli gizli yayılıp, hem din hem de insan için tehlikeli akımlara yol açabilmektedir. Büyük ölçüde insan egoizminden kaynaklanan bu yoldaki inanışlarda, insan unsuru kendini gizleyerek ilahi unsur kimliğine bürünür. İnsanları bu tür akımlardan kurtarmak, onları ilahi gerçeğe bağlı kılmak için dinin aslını öğretecek bir din eğitimi ihtiyacı ortadadır. Yine insan unsuru açısından din eğitimine şu noktada da ihtiyaç duyulmaktadır.
Dini hassasiyetlerin yıkılması ile müstehcenlik ve dehşet olayları artmakta; egoizmin artışı ile insan unsuru zayıflamakta, her şeye yüz çevirip hippilik bilinci ile uyuşturucu kullananların sayıları günbegün artmaktadır. Bütün bunların hepsi insani olana karşı yapılan davranışlardır ve toplumları kemirmektedir.
İnsanın akıl gücünü olumsuz yönde kullanmaması için kayıtlanması gerekir. Böyle bir kayıtlanma olmazsa insan en tehlikeli bir yaratık halini alır. Bu tür kayıtlanmanın en etkili yolu din yoludur ve din eğitimi insanlık idealine uygun insanı meydana getirmeyi amaçlar. Bu amacın gerçekleşmesi demek, ideal manadaki insanın merkezileşmesi teorisinin başarıya ulaşması anlamına gelir. Ama işe gerçekçi bir açıdan bakmak icap ederse tablo bizi yeterince tatmin etmemektedir